İmalatın uluslararası şirketlere yaptırılması, gelişmiş ülkelerdeki işletmeler için uygun maliyetli bir çözüm olabilir. İletişim ve ulaşım maliyetleri düştükçe ve gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki işgücü maliyetleri arasındaki fark açıldıkça, imalatı yurt dışına aktarma en büyük işletmelerden en küçük firmalara kadar her ölçekten birçok şirket için yaygın bir uygulama haline gelmiştir.

Çin ve çevresindeki Asya ülkeleri üretim için en popüler bölge olmuştur. İşgücü maliyetleri çok daha düşük olduğundan ve imalat için uygun bir iş ortamı sağlandığından, bu ilişki ilgili tüm taraflar için bir kazan-kazan çözümü olmuştur.  Ancak son dönemde Avrupalı şirketleri alternatif lokasyonlar aramaya iten pek çok gelişme yaşandı.

Bu bölgede yaşam koşulları yükseldikçe işgücü maliyetleri de hızla arttı. Çin’de kişi başına düşen gelirin 20000$’a ulaşması (satın alma gücü paritesine göre), üretim maliyetlerini eskisinden çok daha yüksek hale getirdi. Uzak Doğu ile Avrupa arasındaki coğrafi mesafe, bölgede fason üretim yapılmasını lojistik maliyetlerindeki değişikliklere karşı hassas hale getirmektedir.  Çevresel kaygılar ve enerji maliyetlerindeki artış nedeniyle nakliye maliyetlerinde genel bir tırmanış yaşanmıştır.  Sadece lojistik giderlerinin seviyesi artmakla kalmadı, aynı zamanda navlun oranları ve rota programlarında görülen büyük farklılıklar Avrupalı şirketler için planlama ve fiyatlandırmayı çok zor hale getirdi. Süveyş Kanalı tıkanıklığı ve Covid-19 salgını gibi nakliye rotalarında yakın zamanda yaşanan aksaklıklar, bu geniş varyasyonları daha da şiddetli hale getirdi. Öte yandan hizmetler için nakliye maliyetleri önemsizdir. Ancak veri gizliliği sorunları ve fikri mülkiyet hakları endişeleri Asya ülkelerinden taşeronu istihdamını daha karmaşık hale getirmeye başladı.

Jeopolitik gerilimler bu fason üretim ilişkilerine ekstra bir yük getirmiştir. Rusya-Ukrayna savaşı ve buna karşılık Batılı ülkeler tarafından alınan önemli tedbirler, uluslararası nakliye rotalarını önemli ölçüde kesintiye uğrattı. Batılı demokrasiler ile birçokları tarafından otokratik rejimler olarak nitelendirilen Asya ülkeleri arasındaki siyasi gerilim son yıllarda oldukça gergin bir hal almıştır. Pek çok kişi bu gerilimin gelecekte daha da artmasını bekliyor.  Bu jeopolitik tansiyonun bazı ekonomik sonuçları olması kaçınılmaz. Batılı hükümetler bazı stratejik üretim tesislerini onshore (ülke içinde üretim) ya da friendshore’a (müttefik ülkelerde üretim) taşımaya başladı. Bu eğilimin yakın gelecekte stratejik olmayan sektörleri de kapsaması beklenmektedir.  Dolayısıyla, son yıllarda nihai mal ticaretinde ve üretim süreçlerinde bölgeselleşme, tam ölçekli küreselleşmeden daha popüler hale gelmiştir.

Bu koşullar altında Türkiye, taşeron üretim yapmayı planlayan firmalar için cazip bir alternatif olarak belirmeye başladı.  Son yıllarda Asya pazarlarını daha az cazip kılan neredeyse tüm hususlarda, koşullar Türkiye için tam tersi yönde ilerlemiştir. Şimdi bunlardan bazılarını tartışalım. Orta gelirli bir ülke olmasına rağmen, ekonomisi yapısal nedenlerden dolayı son on yılda durgunlaşmıştır. Böylece işgücü maliyetleri hem Avrupa hem de Asya ülkelerine göre gerilemiştir. Türk hükümeti ihracat odaklı bir büyüme stratejisi benimsemiş ve ihracatı içeren yerel firmaları desteklemek için aktif girişimlerde bulunmuştur. Bu sübvansiyonlar, Türkiye’deki taşeron imalat şirketleri ve Avrupa’daki müşteri şirketleri için ekstra maliyet avantajları yaratmaktadır. Aynı zamanda, hem kalifiye işgücü hem de deneyimli şirketler en yüksek kalite düzeyiyle üretim sağlamaktadır.  Bu nedenle vasıflı işgücü ve ihracat odaklı imalat şirketlerinin birleşimi mükemmel ve güvenilir dış kaynak kullanımı ortakları sağlayabilir. Dahası, iç pazarların satın alma gücündeki düşüş, bu şirketlerin ve en kalifiye işgücünün Avrupalı şirketlerle ortaklık yapma isteklerini artırmıştır. Hâlihazırda çok sayıda Türk şirketi tüm sektörler için tüm fiyat seviyelerinde ve takvim tercihlerinde üretim sağlayabilmektedir.

Avrupa kıtasına coğrafi yakınlık Türkiye’nin bir diğer çekici özelliğidir. Bununla birlikte hem özel vatandaşlar hem de siyasi kurumlar Avrupa değerlerini ve Avrupa düzenini arzulamaktadır. Türk hükümeti ile Avrupalı muhatapları arasında zaman zaman bazı siyasi gerilimler ortaya çıksa da, düzenleyici ortam ve iş hayatını etkileyen diğer konular Avrupalılara çoğu Asya ülkesinden daha yakındır. Ayrıca, Türkiye ile Avrupa arasında zaman zaman bazı siyasi gerilimler ortaya çıksa da, Türkiye son yüzyılda kıtanın yakın bir müttefiki olmuştur.

Yukarıda sıralanan nedenlerden dolayı, Türk şirketlerine taşeron üretim yaptırmak Avrupalı şirketler için çok uygun maliyetli bir çözüm olabilir. Sadece maliyetleri düşürmekle kalmaz, aynı zamanda bir üretim çeşitlendirme stratejisi olarak da kullanılabilir. Öte yandan, iş dünyasındaki tüm işlemlerde olduğu gibi, girişimcilerin dikkat etmesi gereken bazı hususlar vardır. Türkiye’deki yasal ortam ve iş kültürü ile Avrupa arasında (küçük de olsa) bazı gerçek farklılıklar vardır. Ortaklık başladıktan sonra, iş ilişkisini sonlandırmak veya önemli değişiklikler yapmak zor ve maliyetli olacaktır; bu yüzden üretim ortağını seçerken dikkatli olunmalıdır.

Neden Boerberg?

Start-Up’ınız için çok yönlü hizmet

Boerberg Consulting KG Başlangıç paketinde Sözleşme ile başlayarak Ticaret dairesinden Vergi dairesine varıncaya baştan sona destek alırsınız.

Telefon Destek

Almanya çapında yerinde hizmet, uzun yıllara dayanan tecrübe, etkili iş networkü

Pazarlama

Şirket kurulumu & vergi konuları & oturum işlerini etkin şekilde sonuçlandırma, bankalarda doğrudan temsil, hesap açılışlarını sağlama

Çözüm Odaklı

Şeffaflık siciline kayıt (Transparenzregister), oturum vizesi ve oturum izni, mavi kart süreçlerinde tam destek, yerel yatırım bankaları nezdinde destek